Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

8 Ekim 2010 Cuma

Annemin doğum günü, tedavi günüm vs vs vs

Salı günü annemin doğum günüydü. Yine :)) Daha dün sürpriz bir partiyle kutlamamış mıydık? Zaman ne çabuk geçmiş, haberim yok.

Bir de tedavi günümdü.

Balkondan serbest stil (desteksiz demek oluyor bu) yürüme çalışmasıyla başladık. Aslında herşey iyiydi, güzeldi. Denge çalışması yaparken top oynuyorduk, terapistim Yakup'la. Beş tedavi yatağının dördü dolu - ben ayaktaydım.  Aklıma geliverdi, 'Ya' dedim, 'madem bu kadar insanız niye

yakartop oynamıyoruz?' Tabi millet, sağlamı sağlam olmayanı, gülmeye başladı. Gözünüzün önüne getiresenize, koşmayı bırakın bir adım atması bile dakikalar süren insanlar yakartop oynuyor! Tabi bir de, terapistler hastalara karşı oynanıyor olsa... eyvah ki ne eyvah. Neyse ki Yakup'cum takım kurarken beni seçti de, sağlam olmayanlar sağlamlara karşı gibi bir eşleşme durumu yaşanmadı ;-))

Yani her zamanki gibi espiriler gırlayken, hastalardan Hayriye hanıma gözüm ilişti. Transfer çalışıyordu, yataktan tekerlekli sandalyeye, tekerlekli sandalyeden yatağa. 
Kendimi hatırladım... 
Üç buçuk yıl önce...
GATA'dayken...
Kognitif yetilerimle birlikte hareket kabiliyetim de sıfırlanmışken...    
Sadece ve sadece sol kolum işe yararken... 
Bana da aynısını çalıştırıyorlardı...
Her ikisi de kasıktan parmak uçlarına kadar kaskatı kasılmış bacaklar...
Sağ el ve kol bir başka spastik...
Kasların güçsüzlüğü ise apayrı...

Nasıl yaptığımı değil ama, yapamadığımda sinirden ağladığımı hatırlıyorum.

Sinirlenmek ve ağlamak spastisiteyi tetiklediğinden tam bir kısır döngüye giriyordum. Sadece sinirlenmek ve ağlamak olsa yine iyi; kahkaha atınca bile kasılıp kalıyordum. Öyle ki, insanlar artık gerçekten mi yoksa numaradan mı güldüğümü spastisitenin yoğunlundaki değişimden anlar olmuşlardı! Transfer konusuna dönersek, şimdiye kadar yaşadığım en zorlayıcı anlardandı diyebilirim. Hele ki tuvalet transferi... Çok ama çok zordu...

Bütün günüme şu yakın geçmişin hüznü damgasını vurmuştu. Hatta çarşamba akşamı aşkım eve geldiğinde hala dokunsalar ağlayacak modundaydım. Bu öyle bir şey ki, geçti artık bitti, diyemiyor insan. Hala devam eden bir sürecin varlığı, hala bitmemiş olmasıyla da ilgili değil bu söylediğim. Ve muhtemelen - eğer bir gün tamamen iyileşecek olsam bile - geçti artık bitti, diyemeyeceğim. Çok karışık... Belki başka bir zaman kafamı toplayıp, ne demek istediğimi daha net anlatabilirim.  

Tedaviden çıktıktan sonra anneme gittim. Melis okuldan geldi. Birlikte çay içip, kurabiye yedik. Hepimiz günümüzün nasıl geçtiğini anlattık. Ben ağladım. Annem ve Melis üzüldü. Aşkım iş çıkışı geldi. Taboo diye yakınlardaki bir restorana rezervasyon yaptırmıştım. Hep birlikte oraya gittik. Ablam taaaa İzmit'lerden yetişti bize.

Hani bir zamanlar hava durumu sunan kadın bir kadın vardı; 'havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız yerinde olsun' derdi; aynen o hesap, bizim de havamız yerinde olduğu için çok keyifli bir gece geçirdik. Yoksa restoran eski kalitesini kaybetmiş. Yemekler idare eder düzeyindeydi. Hepsi beraber gelsin dediğimiz halde, önce kocamla benim salatalarımız geldi. Diğerleri bakarken biz yedik, neyse ki kıyamet kopmadı  :)) Salatalarla beraber ekmek servisi yapılmadı, içecekler gelmedi. Sonradan istediğimiz şarap şişesini gözümüzün önünde açmadılar; artık öyle bir zamandayız ki, su isteseniz bile kapalı geliyorken şarabın açık gelmesi hoş değildi. Falan filan. Dedim ya, çok takılmadık.

Yemekten sonra aşkımın aldığı pastayı getirdiler; annem mumu üfledikten sonra hediyesini Melis verdi. Hediyesini kendisi seçip alan birine göre bayağı sevindi canım benim :) Şöyle ki, annemin üniversiteden bir arkadaşının doğum günüymüş, ona bir hediye alacağı için pazartesi günü alışverişe gitmiştik. So Chic'den arkadaşına yüzük alırken, 'kendine de bişiler bak' demiştim. Melis'in verdiği hediye paketiydi oydu yanicim. Bu arada ben de bir yüzük almıştım. Fotosunu çeker gösteririm size. 

2 yorum:

  1. Bu yazini okurken tatli bir hüzün ister istemez icimizi kapladi ama en önemlisi o zamandan bu zamana sendeki gelisen pozitif gelismeler. Okudukca mutlu oldugumuz en güzelide bu.
    Her gelen günün daha saglikli olmasi dilegi ile...

    YanıtlaSil