Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

31 Aralık 2010 Cuma

Geliyooo geliyooo, 2011 geliyoooooo!

Yine bir yılın daha sonuna geldik sayın seyirciler. Milletçe birbirimize olan sevgimizden, saygımızdan ne bok yiyeceğimizi şaşırarak geçirdik 365 günü.


''Aaa, bu da mı bu yıl olmuştu!'' diye şaşıracağınız 
''Ne komikti hakkaten yav!'' diye güleceğiniz     
''Hayret bişi ya!'' diyerek unutmamaya söz vereceğiniz
mini bir liste hazırladım.


Hadi kolay gelsin...



Yılın Tövbekarı:
"Ben muhafazakarım. Tayyip Erdoğan'ı seviyorum. İçkiye tövbe ettim ama, arada kaçamağımız oluyor, demleniyoruz." Tophane'deki galeri saldırısına katılan E.


Yılın Eşek Şakası:

2011'e bakış :))

24 Aralık 2010 Cuma

Emekli maaşlarına gelen zam

Emekli maaşlarına gelen 60 TL'lik zam için yaptığım anketin sonuçlarını açıklıyorum.

Anket sorusu şöyleydi: Emekli bu 60 TL'yi nasıl değerlendirsin? 
Seçenekler, 
  • borsaya girmek 
  • dolar-avro sepeti yapmak 
  • ons ons altın almak 
  • varil varil petrol almak 
  • gayrimenkule dönmek 
  • büyükbaş hayvana yatırmak
  • İsrail'den GDO'lu domates tohumu almakdı. Bu tohumlarla ne yapacaklarını bildikleri ek bilgi olarak verilmişti.

Emekliye, petrol ve gayrimenkulü öneren çıkmadı. Anlaşılan kimse






23 Aralık 2010 Perşembe

Acayip bi memleket

Sivil silahlanma

19 Mart Çanakkale Zaferi kutlanıyor. TBMM'nin kreşinde çocuklar Çanakkale Savaşı konulu bir oyun sergiliyorlar. Mehmet Ali Şahin eleştirerek diyor ki, ''Yavrularımızı ölüm, kan yerine barış, dostluk, hoşgörü kavramlarıyla yetiştirmeliyiz.'' Sonra bakıyoruz, 

16 Aralık 2010 Perşembe

Vay vay vay... İstanbul'a bak...


Bu fotoğraf bir İstanbul manzası. 9 Aralık 2010'da, 236 metre yükseklikten, Sapphire'dan çekilmiş. Sapphire, İstanbul'un en yüksek binası -  şimdilik...

14 Aralık 2010 Salı

Katil köy biberi

Saat yarımda oldu her şey. 


Öğlen yemeğime oturmuştum. Bir parça bonfile, bir dilim ekmek, birkaç kaşık yoğurt ve domates, havuç, yeşil köy biberinden oluşan salata yiyecektim. Et olurken, salatamı hazırlıyordum. Epey uzun zamandır, sebze-meyvelerimizi, peynirimizi-zeytinimizi bir çiftlikten alıyoruz. Lezzetlerini anlatamam size. Sebze yediğinizin farkına varıyorsunuz. En basitinden limon; limonun aslında ekşi olduğunu, küçücük bir tanesinde ne kadar çok su ve çekirdek olabileceğini yeniden keşfettim. Hele mevyeler! O muhteşem tatları ve kokularıyla insanı çocukluğuna götürüyor, ne yalan söyliyeyim. 


Normalde, tadına bakmadan biber (hangi çeşit olursa olsun) doğramam salataya. Acı ile hiç aramız yok çünkü. Nedense bugün, tadına bakmadan doğradım iki köy biberini. Sofraya oturduğumda da ilk olarak bunlardan bir parça atıverdim ağzıma. Bir anda, daha çiğnemeye bile başlamamışken... 

13 Aralık 2010 Pazartesi

'Konuş, ama konuşturma' politikası üzerine çeşitlemeler...



Füze-müzeden, maydanoza, 
wiki'den tommiks'e, 
oradan da kendini bulan üniversitelere uzanır bu yazı...

Bu yakınlarda bi ara bi füze kalkanı meselesiyle yattık kalktık. Düğmesi bizde olmazsa valla küseriz havaları falan.  Allem kallem derken, bi de baktık, füze kalkanın ülkemiz topraklarına konuşlandırılması kabul ediliyor, alkışlar, sırt sıvazlamalar eşliğinde. Bana sormadılar, kim kabul etti bunu, diye sesini çıkardın mı? Hayır. Ama senin yerine, 


11 Aralık 2010 Cumartesi

Didi ütü ütü (hem de sesli)

Aşkımın ikiz yeğenleri var. Bir buçuk yaşındalar daha. Hem çok şekerler, hem de inanılmaz komikler. Bana Didi diyorlar. Aşkım her hafta sonu mutlaka görmeye gidiyor. Eğer ben yoksam, hemen başlıyorlar 'Didi?' diye beni sormaya.


Cumartesilerden birinde, resim-boyama-yazı adına ne derseniz artık o, muşambamsı halılarını sermişler yere, ellerinde ikişer su bazlı boya kalemi resim yapıyorlar. Ben de hemen yanlarında koltukta oturuyorum. Kara kafa olanı habire 'Didi ütü ütü' diyor. Ben de çevredeki oyuncaklarına bakıyorum, ütü arıyorum. ''Ah canım ya, 


8 Aralık 2010 Çarşamba

Dexter

Geçen akşam 'DEXTER' dizisinin son bölümünü büyük bir heyecan içinde seyrettik aşkımla.  Aslında eksik söyledim: son üç-beş bölüm çok heyecanlı ve gerilimli.

Şöyle söyliyeyim, Türkiye'nin geleceğinden daha çok merak ettiğim ve korktuğum tek şey, Dexter'ın geleceği!

Sağlık Bakanlığı'ndan yerli vikiliks

Spastisite tedavim için BOTOX kullanıyorum. Kozmetikte kullanılandan. Mesela, 'kaz ayağı' denilen göz kenarındaki kırışıklıklar için kıl gibi incecik iğnenin ucunda bir minicik damla kullanılırken, benim sağ ayak bileğim için 3 tüp kullanılıyor.

Her ne kadar arkadaşlarım her BOTOX'tan sonra 'gençleştiğimi' söyleseler de, yemin ediyorum yok öyle bir şey  ;-)  Bu aralar BOTOX zamanım geldi. Sadece uygulanan aralıklar hesabından değil, kasılmalarım artmasından biliyorum. 

SGK, elektronik ortamda ilaç raporu uygulamasına geçmiş. Dün öğreniyoruz ki, BOTOX

6 Aralık 2010 Pazartesi

Haydarpaşa yandı. T.C. İsrail'deki yangını söndürdü

İki yangın haberi var(dı) gündemde. İkisi de söndüama, birinin dumanı hala tütüyor, yani yankıları devam ediyor.


İlki Haydarpaşa Garı'ndaki. Bir çok yazı yazıldı zaten; Haydarpaşa Garı aslında İstanbul'du; İstanbul'un Anadolu'dan giriş kapısıydı yıllar yılı. Şehir için, İstanbullu olmayı sevenler ve isteyenler için anlamı büyük. Benim için ihtişamlı mimarisi, çocukluğumdan itibaren büyülü anılarımın tanığıdır. 


Ablamın evden ayrılıp, ODTÜ'ne doğru yolculuğunun ilk adımıdır, mesela. O gün çekilen fotoğraflara baktım, Haydarpaşa yanarken. Annem, ablam, babam yan yanalar, bense